NANKİNG KATLİAMI
I.BÖLÜM: Çin’in İşgali
7 Temmuz 1937’de
Çin’in bütünüyle işgal edilmesi için bir hareket fişeği arayan Japonya, bahane
olarak Kuzey Çin’de bulunan Tientsin yakınlarındaki Marco Polo Köprüsü’nde bir
çatışma uydurdu. Ardından gerçekleşen şiddetli mücadelede, sonuç Japonya’nın
lehine oldu. Japonya son teknoloji silahlarla donatılmış 300.000 kişilik iyi
eğitimli kara ordusu oldukça etkili donanma ve hava kuvvetleri ile o dönem Asya’daki
en modern güçtü. Japonya’nın karşısındaki Çin ittifakı, donanımsız ve eğitimsiz
askerlerine ek olarak ne deniz ne de hava kuvvetlerine sahipti. Ana Cin ordusu,
2.000.000 kişiden oluşan ve başkent Nanking çevresinde konuş lanmış olan
General Çan Kay-şek liderliğindeki Milliyetçi kuvvetlerdi.
1937 yazında, Japon
orduları Pekin ve Tientsin’i ele geçirdi. Ardından tüm Çin muhalefetini alt
ederek batıya ve güneye ilerlediler. Ancak sonbaharda, Çin nüfusunun ve askeri
güçlerinin direnişi Japonları yavaşlatmayı başarmıştı. İkmal hatları uzamıştı.
Şangay’a gerçekleştirilen ikinci bir saldırı güçlü bir direnişle karşılaştı.
Japonlar şehri tamamen kontrol altına almak için birkaç ay süren amfibi
çıkarmalar ve hava saldırıları gerçekleştirdi.
Japonlar, Çin’in fethinin kolay
olacağını düşünmüşlerdi, ancak Çinliler onlar beklediklerinden çok zorladı.
Şangay fatihi olan Japonlardaki bu hayal kırıklığı ve öfke, batıda bulunan
milliyetçilerin elindeki Nanking’e andı. Kasım 1937’de üç Japon ordusu
Nanking’e doğru adeta yarışır gibi yol aldılar. Gözleri kararmıştı, acımasızca
ilerleyerek önlerine çıkan köyleri ve kasabaları yok ettiler. Bunlardan biri de
Suzhou’ydu.
Suzhou, Tal Hu
Gölü’nün doğu kıyısında bulunan tarihi
bir şehirdi. Antik kanalları ve köprüleriyle ünlüydü. Suzhou’ya “Çin’in
Venedik’i” deniliyordu. Şehre giren Japonlar şehir sakinlerini katlettiler ve
tarihi simge olan yapılarını yaktılar. Binlerce kadını da Japon askerleri için
seks kölesi olarak kullanmak üzere götürdüler. Günler içinde, nüfus 350.000’den
500’ün altına düştü ve bu sadece başlangıçtı.
7 Aralık’ta Japon
orduları Nanking’e yaklaşmıştı. Savunmayı gerçekleştiren 300.000 kişilik Çin
ordusu, şehrin arkasındaki Yangtze Nehri nedeniyle mahsur kaldı ve kararlı bir
direniş gösteremedi. Çan Kay-şek son dakikada alınan kaotik bir “şehirden geri
çekilme” emri verdi. Kalan askerler için teslim olmaktan başka çare yoktu.
General Matsui Iwane. Bu bölgedeki Japon kuvvetlerinin genel komutanıydı.
Başkentin fethini kendisini taçlandıran bir zafer olarak gördü. Japon ordusunun
başarısını uluslararası arenada bir propaganda gösterisine çevirmek istedi.
Şehre girişin, Çinlileri ve dünyanın geri kalanını etkileyecek nitelikte bir
disiplin kinde yapılması gerektiğine dair katı emirler verdi. Yağma ve kötü
davranaşlara müsamaha gösterilmemeli ve vatandaşları korumak için muhafızlar
görevlendirilmeliydi. Ancak bu büyük plan, hastalığı ve komutasındaki bir
değişiklik nedeniyle hayata geçirilemedi.
Imparator Hirohito,
Nanking’deki Japon kuvvetlerinin komutasına amcası Prens Asaka Yasuhiko’yu
getirdi. Yetkileri tüm komutanlardan üstündü., sahadaki diğer komutanlardan
üstünd üacımasız General Nakajima’dan etkilendi. Birliklere, tüm savaş
esirlerini infaz etmeleri talimatı verildi. 13 Aralık’ta şafak sökmeden önce,
sadece 50.000 Japon askeri Nanking’in duvarlarını aştı. Kendilerini 90.000
Çinli asker ile 500.000 sivilin efendisi olarak buldular.
Üstün sayılarına
rağmen Çinliler, özellikle Şanghay’da yeterli direnişi gösteremediler. Bunun nedenlerinden biri, Nanking’deki Çin ordusunun
Şangay’dan çekilmesi sebebiyle artık tükenmiş durumda olmasıydı. İkincisi ise
savaş sonrası adil muameleye tabi olacaklarına dair verilen sözlerin direnişten
daha çekici görünmesidir.
Nanking’i savunan askerlerin çoğu silahlarını atarak teslim olmayı tercih etti. Şehirdeki Çinli komutanlar, az sayıda koordineli harekât yaptı. Çinlilerin moral bakımından bu feci düşüşü, Japonlara belki de alabilecekleri en büyük zaferi sunmuştu. Trajik olan, adil muamele sözlerinin sadece bir aldatmaca olmasıydı. Çinli askerler bağlandı, ardından da infaz edilmek üzere götürüldü. Böylesine kolay, beklenmedik bir zafer, Japon ordusunun Çinli tutsaklara duyduğu saygının tamamen ortadan kalkması anlamına geliyordu. Bu bir soykırımın başlangıcıydı.
II. Bölüm Katliam Başlıyor:
Sayıca çok az olan
Japonlar; Çinlileri küçük gruplara böldüler kollarını bağladılar, onları ölüm
tarlalarına götürdüler ve infaz ettiler. Bir araya toplanan Çinliler makineli
tüfeklerle öldürüldü. O kadar çok asker öldürüldü ki onları gömmek için yeterli
çukur olmadığından bazıları ya yakıldı ya da Yangtze Nehri’ne atıldı. (Düşünün
ki dostlarım bir Çinli erkeksiniz ve Japon bir asker karınıza göz koyup
elinizden almak istedi edeceğiniz en iyi dua Tanrım lütfen sadece öldürsünler
olur. Japonlar o kadar kötü şeyler yaptılar ki burada yazmam doğru olmaz.
Öldürmek eşinizin başına gelecek en iyi şey olurdu.)
Çinli askerlerin idam edilmesi sonrası,
Japon ordusu Nanking’e akın etti. Sivillere vahşice saldırdı. Erkekler, kadınlar
ve çocuklar rastgele vuruldu. Mermiler bittiğinde kılıçlar ve süngüler
kullanıldı. Her sokakta cansız insan bedenlerinden yığınlar oluştu. Sivillerin
infazı onlar için bir rutin haline geldi. Japon askerleri, en kısa sürede en
çok Çinliyi kim öldürecek diye iddiaya girip yarışmalar düzenlediler. Cinayet
sıkıcı hile gelince, korkunç işkenceler icat edildi. Pek çok Japon, ellerinde
Çinlilerin kesik başları ile, işkencenin ve katliamın tadını çıkardıklarını
göstermek için sırıtarak birbirlerinin fotoğraflarını çekti. Her yaştan kadın,
Japon askerlerinin kurduğu çeteler tarafından acımasız cinsel saldırılara maruz
kaldı
Tecavüz edilenler
daha sonra parçalanarak, şanslı olanlarsa vurularak aldürdü. Günlerce devam
eden eylemler mide bulandırıcı ve barbarcaydı. Üstelik subaylar da askerlerini
cesaretlendiriyordu.
17 Aralık’ta
General Matsui hasta yatağından kalkıp şehre girdiğinde, taşkınlıklar durdu ve
korku yatıştı. Askerlerinin yaptıkları hakkında duydukları karşısında kendisi
de şoke oldu ancak katledilen 300.000 Çinli erkek, kadın, çocuk veya tecavüze
uğrayan 80.000 kadın için artık çok Matsui’nin onaylamamasına rağmen, zulüm
haftalarca devam etti.
Japon ordusu
Nanking’e girdiğinde şehirde birçok Batılı iş insanı ve tüccar vardı. Bunlardan
biri de Alman vatandaşı ve bir Nazi Partisi üyesi olan iş insanı John Heinrich
Detlef Rabe’di. Yaşananlardan o kadar etkilendi ki oturduğu evin bahçesine
kazdırdığı çukurlarda ve evinin bodrumunda 700’e yakın kadını, genç kızı ve
çocuğu sakladı. Japon askerlerinin müdahalesini engellemek için de evinin
girişine Nazi partisinin sembolü olan “swastika”lı (gamalı haç) büyük bir
bayrak astı.( Buradaki
ironik olay Nazilerin bu olayların yaşandığı sırada Polonya da Yahudileri
katlediyordu).Daha sonra John Heinrich Detlef Rabe’nin kurulmasına önayak
olduğu Nanking Güvenlik Bölgesi’ne sığınan yaklaşık 250.000 Çinli, katliam ve
tecavüzlerden kurtarıldı.
“Nanking Katliamı”
XX. Yüzyılın en büyük savaş zulümlerinden biridir. Japon hükümeti olayın üstünü
örtmeye çalıştı ve bir dereceye kadar da başardı. Zira bu dehşet, Batı
vicdanında Alman ve Rus zulmü ölçüsünde karşılık bulamadı. Söz konusu vahşeti
yaşatan askerlerin cezalandırılmaması, bu tür bir barbarlığın II. Dünya
Savaşı’nın geri kalanında Japon ordusu arasında kabul edilebilir bir davranış
olarak görülmesine neden oldu. Japonlar ele geçirilen yerlerde, sivillere ve
savaş esirlerine en korkunç şekilde muamele etmeye devam ettiler. Çinliler için
ise ders açıktı: Kimseden merhamet bekleyemezlerdi. Direnişleri daha uzun
yıllar devam edecekti.
Kapanışı şu cümlelerimle yapmak istiyorum: ”Vatan müdafaası olmadıkça, savaş bir vahşettir.” diyen Mustafa Kemal Atatürk’e teşekkür etmeliyiz bizlere savaşın nasıl kötü bir şey olduğunu tembihleyerek başkalarının kanına girmemeyi öğretti. Ne var ki Japonya bu katliamlardan kolay kurtulamadı. Topraklarına iki tane atom bombası atılarak çok büyük bir ders aldılar. Ve şu anda Dünya’nın en güçlü devletleri arasında. İnsanları öldürerek katliam yapanlar bu dünyaya çok şey kaybettirdi. Katliamda ölen binlerce çocuk, kadın, erkek anısına...
Yahya Aldemir
KAYNAKÇA
İlkin Başar Özal - Muharabelerle Kısa Dünya Tarihi.
Cummins, Joseph. Dünyanın En Kanlı Tarihi.
Wayback Machine. https://archive.org/web/
http://www.sdh-fact.com/CL02_1/26_S4.pdf
özetinden alıntı