İNSANLAR NEDEN AŞIRI VARLIKLAR?
Bana göre tam da olması gerektiği gibi. Dış dünyaya odaklanalım ve bunu eskisi dediğimiz şeylerle kıyaslayalım. Var etmiş olduğumuz çoğu gerekli malzeme, atalarımızın malzemelerinden farklı malzemeler.
Fizik, edebiyat, bilim, din ve buna benzer ögelerin çoğu hayati risk taşımaz. İnsan neredeyse gün boyunca hayati risk taşıyan durumların üstesinden gelmeye odaklanınca fizik, bilim, edebiyat gibi aktiviteler daha da gereksizleşir.
Bizse zamanla işleri düzelterek gereksiz olan şeyleri gerekli yaptık. Var olduğunu saydığımız hayaller bana göre sınırsız değil, bir amaçları var. Hayaller bana göre birtakım hedef almaları etkinleştirir. Buna dayanak olarak geçmişteki insanların varsayacağımız hayallerinin bizim yaşantılarımızdan çok daha düşük ve yetersiz olmasının yanı sıra "uçmak, Güneş'e dokunmak, Ay'a çıkmak" gibi hayallerin de dış dünyada aktif olarak gördüğümüz "ve olmasını istediğimiz" şeyler olması.
Hayaller üzerine düşününce, bence hepsi bir işe yarıyor ve hepsi "evrimsel bir tekniğe" hitap ediyor.
Geçmişin var olması oldukça imkansız olduğu düşünülen hayallerini var ettiğimizi düşündük. Ancak burada bir sıkıntı var, bizim şu an kurduğumuz düşünce "kendi içimizde hayale bir anlam yükleyerek o anlamı kendi içimizde, kendi kendimize doğrulatmak" oldu. Yani içten içe hayalin ötesine ulaşmaya çalışırken bile ona birtakım işlevsellikler ve sınırlar atfetmiş olabiliriz.
Ayrıca varoluştaki en süregiden şey ne olabilecektir? Muhtemelen bilgiler ve düşünceler. Bilgiler ve düşünceler de inanç aracılığıyla kendilerini var edecektir. Böylece inanç varoluşun devamlılığında özel olarak var olan bir şey olarak karşımıza çıkmış olacak.
EVRİMSEL TEKNİK DÜŞÜNCESİ
Evrimsel teknik düşüncesi bütün inançları, duyguları, aşkları, yanlış ve doğrusuyla varsayılmış iddiaları kapsar. Bütün bu iddiaların birtakım işlevlere hizmet ettiğini öne sürer. Bu düşünceye göre yaşanıldığı iddia edilen hissin "sadece kişinin kendisi için hissedilmiş olması" evrimsel bir tekniktir.
Özellikleri kapsamına alan evrimsel teknik düşüncesi, bütün bir sosyal tabakaları ve insanların varsaymış oldukları benliklerin varsayılmışlığını işgal eder çünkü bunlar "iddia edildiği gibi özel ve böylece vazgeçilmez olarak birine ait" değildir.
Özellik hissinin evrimsel tekniğe indirgenişi özellik hissini "işlevsel bir aldatı kapsamı"na indirger. Buradan da şu sonuç çıkar; her insanın yaşadığı olasılık sanki özel olarak ona yazılan bir kadermiş gibi hissettirir. Böylece kişinin yaşadığı her an, bütün detayıyla hayatı olasılıkların oldukça az gerçekleşmesi çerçevesinde kişinin kendisi tarafından özelleştirelerek evrimsel bir gerekliliğe indirgenir. Kişinin o özel anıları ve hayatı, düşük olasılıklarla gerçekleşmişti fakat insan bu anılarının etkisinde kalarak düşük olasılıklarla gerçekleşen şeyleri yüksek olasılıklara uygulamaya çalışacaktır. Bu yüksek olasılıklara uygulama çabası, var olduğunu düşündüğü durumlar düşük olasılık olduğu için işe yaramayacak ve değersiz olacaktır. Böylece kişi kendi anıları, hayatı ve kaderi içerisinde ne olduğunu fark edemeyecek işlevsizliklerle sanki bir aldatıyı yaşıyormuş hissine kapılacaktır.
Ancak işler böyle gitmez, eğer sadece akıl bu işlevi sürdürseydi böyle olacağını hissedebilirdik. Çünkü yaşadığımız anları bir daha yaşama olasılığımız o kadar düşük ki, bu düşük olasılıklar üzerinden hayatımızı yapılandıramayız. Duyguların ve hislerin yol gösterici işlevi burada kendini gösteriyor.
Düşüncelere ve kendini tamamlayanlara selam olsun!
Eymen Tapar