DERİNLEŞTİRİLMİŞ VE ÖZELLEŞMİŞ DUYGULAR - KÜBRA DÖNMEZ

DERİNLEŞTİRİLMİŞ VE ÖZELLEŞMİŞ DUYGULAR - KÜBRA DÖNMEZ


Derinleştirilmiş ve Özelleşmiş Duygular

"Bak dikkatini ver, anlamadığın konu şurası." denildiğinde o sözcüklerden sahibinin adına yemin etmiş hırçınlık ve saldırganlık akmıyordu. Bu sözleri duyanın yorumlayacağı şekilde müdahale akıyordu ve bu sözleri duyanlardan biri de o sözlerin sahibiydi.

"Kabul ediyorum o sıradan biriydi." Âşık olduğum diye düşündüğüm kişi de sıradan biri, kabul ediyorum. Böylelikle zamanla kendisine olan düşüncelerim etkisizleşmesiyle kendisine yönelik düşündüğüm şey de etkisizleşiyordu, yani aşk. Ancak bunu herkese söylememeliyiz, doğrular değişkendir. Herkes buna inanırsa aşk diye bir şey kalmaz ancak ona ihtiyacımız var. Üstelik bu şeyin etkisi ve potansiyel etkisi olan değeri hakkında tahmin ettiklerimiz ne kadar belirsiz? (Fiziğe gönderme yapıyorum)

Düzenleyici bekçilerin gelmesiyle kişiye doğru düşünceler dayatılıyordu. "Siz doğrusunuz ancak dayattığınız için kabul etmiyoruz" ya da "bizim de doğrularımız var, sizinkiler daha doğru olabilir ancak onları dayattığınız için ortamı kısıtladınız, sertleştirdiniz, köktenleştirdiniz bu yüzden sizin doğru düşünceleriniz dedikleriniz şeylerle etkileşim kurmayacağız" denildikten sonra bekçiler silüetlerini değiştirdi. Artık düşünce polisleri, askerleri ve icraatları yoktu; düşünce öğretmenleri, bilgeleri, terapistleri ve psikologları vardı. Zaten bütün varlıklar olması gerekenler olmaması gerekenlerin mücadelesi değil mi?

Cepheden döndükten sonra biraz soluklanıyor bazen de hiç soluklanmadan okula, ders almaya doğru yol alıyordum. Sabah okulda, akşam cephede; sabah cephede, akşam okuldaydım. 

Bu pek sıra dışı bir durum değil. Geçen bir liderimiz seçilmişti, reddedildi: "bunun psikolojisi yeterince bozuk değil" diye. Durun, daha bitmedi. Keşke bitseydi. Bunu duyan birtakım insanlar giderayak psikolojilerini bozmaya, sağı solu yumruklamaya başladı.

Savaşın başlangıcını hiç sormayın zaten, sorsanız da bir işe yaramıyor çünkü. Ben yine bir alıntı yapayım, maalesef sadece alıntı yapabilirim. Kendi kendine düşünebilme yeteneği milattan önceki kodlarla kapatıldı. Yaratıcı düşüncelerin çoğu farklı olarak değerlendirildi, farklı olan düşünceler saçma ve gereksiz düşüncelerle ilişkilendirildi. Bir savaş anında bu tür şeylerle vakit kaybetmemiz gerekçesiyle düşünce kanalları kapatıldı, savaşın cephesi genişletildi. Doğru düşünceler bir bir gitti; bir gün geldi komünizm, diğer gün geldi kapitalizm vs. O günden bugüne insanların iletişimleri de bir bir bozuldu. Birbiriyle konuşmayan insandan ne beklersin zaten? Ne yüzleri ne ağızları konuşuyor.

O bütün sessizlikler, bir bir işliyordu. Ses içerideydi, insanlar konuşuyordu; ta ki kendi içlerinde bağırana dek. Harıl hırıl bir çığlık attı yanımdaki, ürktüm. Bir yerlerden ses gelmişti, dediği şey "merhaba"ydı. Sonra baktım, kim bu diye? Bizim okulda koridorlarda turlayan kızmış:

- Merhaba.

Suratımıza baktık. 

- Nasılsın?

Bu kız nasıl da böyle gergindi. Kaşları yukarıya doğru gidecek, nefes nefese kalmıştı. "Herhalde benden iğreniyor" diye düşündüm. Ben ne bileyim kimin nasıl olduğunu o kadar seçenek arasında. 

Aslında bağlamlar içinde yorumlasam, derinine insem bir sonuca ulaşabilirdim de unuttum, farkında değildim.

Bir anda irkilmemle kalbimin hızlanması, aklımın şaşması, aklımın şaşmasıyla kendisini sorgulaması bir oldu. Akıl çöküntüsü yaşıyordum sanki. Bu âşık olduğumu düşündüğüm kızmış. Ne aşkın ne de olmanın ne anlama geldiğini biliyorum. Belki kızın bile ne anlama geldiğini bilmiyorum. He, teşekkürler olsun. Savaş dolayısıyla kısıtlanan Düşünceler Tezkeresine, birçok kişi takmıştı bu tezkereyi de.

Ah be, yıllar nasıl sıyırdı beni. Ben olasılıkların ve koşulların şekillendirmesine maruz kalan bir algı yığınıyım.

Anlıyorum, bu dünya mizaçların ve kaybedenlerin; eksikliklerinden dolayı odaklananların dünyası. Odaklanmakta öncesi illaki eksik mi hissetmek olacak?

Önce dinler "evrime müdahale ediyor" gerekçesiyle yasaklanmıştı. Sonra yasalar "dinlerin varyantı" oluyor gerekçesiyle yasaklandı. Bütün yetişkinlere emredildi: ciddiyetiyle oyun oynayacaksınız.

Aksi takdirde düşünce bekçileri ve kontrol ajanlarımız kuşatacaktır sizi. 

İlk olarak gizli şehvetliler isyan etti. Bunların amacı açık açık şehvetti. İstediklerini saklıyor ve gizliyordu. Sonra vahşi uyarım seviyesi açık olan insanlardan hareket çıktı.

Aralarından sağduyulu olanlar, "yasalar, düşüncelerin muhtemelliğidir." dedi. Karşı çıkıldı buna. Muhtemelliğin kesinliği mi olur? Sağduyulular bağlamlı kavrayışlar içerisinde yanıtladı: "tamamlanmamışsa olur". 

Sonra sağduyulular, kararlı olmadıkları gerekçesiyle lağvedildiler. Nitekim sükunetlerinin kaynaklarının azgınlık ve azgınlığın vahşiliği olduğu ortaya çıktı. Başörtüsünü örtmediği gerekçesiyle kardeşini uyaran bir adam, uyardığı kişi bunu kaldıramayıp köşesinde kendini başörtüsüne boğunca idam edildi. Edilmedi. Adam tam idam edilecekti ki sonrasında başörtü takanlar buna yönelik hareketler yapar, insanlar protest bir şekilde kendini idam eder ayrıca bunu ve kendilerini estetize ederler diye önlemler alındı. 

Adam kanalizasyona atıldı. 

Derken şehri kötü bir koku sardı. Adamın çürük kokusunun cesedi sağda solda bütün soytarılığıyla koşuyor ve var oluyordu, bazı adamların fikirleri gibi; sağda solda cirit atıyor, soytarılığıyla ve çürük.

Dindar kesim kavga çıkardı, uzlaşı sağlandı. Uzlaşılardan rahatsız olanlar uzlaşmazlık ile tanıştırıldı. İbret verecek kadar çoğu erkenden kendi kendine öldü. İbret payı. Dincilerin düşünceleri güçlendirildi. Temsiliyet, tefekkür ve hisler bağlamlarında etkilileştirildi bağlamları ve güçlendirildi.

Yönetim ve kontrol, yönetimin ve kontrolün kendisinde olmadığını düşünen birine verildi. Peygamber usulü. Sonrasında muhalif sesler toplandı, dertleri dinlendi. Dertleri çözüldü, uzlaştırıldılar. 

Çocuklar çağrıldı, sorunları anlaşılmaya çalışıldı. Hırçınlık ve kıskançlık dahilinde olan vahşilikleri rahatsız olunan bir şey olmaktan çıkarıldı.

Vahşiliğe ve rahatsızlığa, böylece kötülüğe, kontrol ve işlev payı verildi.

Büyük iddialar gereken yerlere ve gereken odaklanmalara yerleştirildi. Büyük-küçük arasında gereklilik ilişkileri ve anlayışları sağlamlaştırılarak uzlaşılar sağlandı.

Gerçeklik sıradanlığa yerleştirildi, sıradanlık da bayağı olmayacaktı. Böylece vahşi bilinçler uygunlaştı ve bilinçlendi. Ne vahşiliği terk ettiler ne de vahşi olmamayı. Sıradanlık varsayımı ve gelişim, ilerleme anlayışından sonra algılar kapatıldı. Şeylerin farkındalığı, verimsiz olacakları gerekçesiyle azaltıldı. Öncesinde yük birtakım insanların sırtına yüklenmişti ancak sonrasında buna da gerek kalmadı.

Böylece başladı olasılığımız ve olgumuz ve durumumuz. Herkesin her şeye cevap aldığı, her şeyin yeterince olduğu... Sonsuz değil yeterince. Ardından farkındalık ve farkında olmak ve olmamak; gereğince.

Vahşiler, şeyler ve hayvanlar uyaranlarıyla ilişkilendirildi. Bundan sonra uyaranlar dizginlenecekti. Uyaranın ya temelinde ya da olacak olanında değişim olacaktır, yani geçmiş ve gelecek zaman arasında şimdi ve bunların arasında zamanı hissettiren bir etkileyici durum olacaktır. Kurgular kuruldu artık kurguların yaşanması daha gereksizdi. Teoriler yaşanmışlıkların yaşanmışlığı içindi, tekrar tekrar o hisleri yaşayan derken hisleriniz körelmez mi? Hayır, hissedeceksiniz. Hislerin körelmesi de hislerine göredir, algının körelmesi de farkındalığın körelmesi de... Kimse bahsetti mi o düşünceden? Hangi düşünce? Farkında olmadığımız düşünce ki farkında olduklarımız olmasa farkında olabilir miydi"m" onun? 

Teoriler gelecek yaşanmışlıkların yerini alır. "Belki de önceki düşüncedir bu yazılanlar arasında sadece doğru olan"

Ardından farkındalık ve farkında olmak ve olmamak; gereğince. Ne anlamı var, farkında olmadan çökmek ve farkında olmadan yaşamak; farkında olarak çökmek de anlamlandırdığımız vakit çökmek olmayacak mıdır olacaktır?

Kübra Dönmez

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski