KÜLTÜRÜN KÖKİŞLEYİŞİ - EYMEN TAPAR

KÜLTÜRÜN KÖKİŞLEYİŞİ - EYMEN TAPAR

 



Kültürün Kökİşleyişi


1- Bütün kültürler muhafazakâr.

Muhafazakar kültürlerin savunma mekanizmaları çok güçlüdür. Trajikomik olan şu ki gelişmiş diye adı bilinen kültürlerin de savunma mekanizmaları çok güçlüdür. Yani gelişmiş kültürler de kendilerini koruma ve kurtarma ihtiyaçlarından dolayı muhafazakardır.

 

2- "İki kişinin sohbeti" ne kadar önemli?

a) Sosyallikten türeyen bilim ve dedikodulardan türeyen

Benim bir düşüncem var, bütün önemli varsayılan düşünceler dedikodulara indirgenebilir. Zaten öyle ki bütün fikirlerimiz dedikodular çerçevesinde değerlendirilir. Yani fizik çalışan biri onu sosyal bir amaç için çalışıyor, yani onu "kendi dedikodusu" için çalışıyor olmalıdır.

Burada dedikodulardan kastım, genel olarak toplumun iletişim aracıdır.

b) Siz başkasısınız, dedikoduların oluşturduğu siz bir başkası.

Dedikodular -kendi zihnimizde- yabancı varsaydığımız karşı tarafın şekillenmesinde, o kişilerin nasıl bir imaj oluşturmasında etkilidir.

c) Neden çoğu bilgiyi doğru algılamaya yatkınız? Çünkü böylesi daha verimli.

Hatta öyle ki bence her şeyi doğru algılamaya yatkın olmak, saf olmaya olan eğilimimiz iletişim oluşturmakta daha az şüphe, rahatsızlık ve sıkıntı çekmek içindir.

 

d) Yalan ne kadar doğru, doğru ne kadar yalan? Aralarında nasıl bir ilişki var?

Bana göre yalanlar doğruya hapsolmuştur. Yalanlarımız doğruların eksik ve farklı versiyonudur. Yalanlarımız doğruların işlevinden dolayı mümkün olmalıdır. İki doğru da düzgün işlemelidir ve bu iki doğru da farklı bir yerde yalan olarak kesişebilir.

 

d.a) Bunun üzerine bir yemek örneği:

 

İşlevsel bir yemek önemli olarak varsayılır. Yani bir yemeği işlevsel yapmak (o yemeği işlevsel olarak adlandırmak), besin değerini işe yarar bir şekilde yapmak (yani o yemeği doğru olarak, düzenli, uygun olarak böylece- başarılı bir şekilde pişirmek- yapmak) doğrudur. Ancak yemeği değersiz bir besin yığını olarak yapmak (israf etmek) yanlıştır ve bunun yemek oluşu da yalandır (artık yemek değildir). Ancak malzemelerin doğasının var olmasından bir yemeği çok fazla yanlış yapabiliriz, çok fazla yalan atabiliriz ancak işe yaramaz olacaklardır. Bir yemeğin malzemesiyle yemek yapma amacını yerine getirememiş bir besin yığını yapılabilir.

 

Ben böyle anlamlandırarak anlamsızlığın rahatsızlığını giderdim.

 

e) Zararlı dedikodular. Amaçsız ve suistimal edicidirler.

Dedikodu tanımım bir başkasını özel olarak hedef almak, karalamak ve iftira atmak değil. Bunlar da dedikodu ve bunlar da planlanmış şeyler. Ancak amacı rahatsızlık ve zarar üzerinden örgütlenmiş ve kurulmuş -böylece- kötü bir şey.

 

f) Bir kültür, bir insan.

İlk paragrafta yazdığım gibi "muhafazakar kültürlerin savunma mekanizmalarının güçlü olmasını" ve "her kültürün muhafazakar (olma eğiliminde ve böylece) olduğunun" farkında varmak farkındalığımız arttıracak ve kültürleri anlamamıza yardımcı olacaktır.

 

Eğer bir kültürün işleyişini bir insana indirgersek karşımızdaki "bir konuda değişmeyen insanın" aslında kendi içinde muhafazakar bir kültür oluşturduğunu düşünebiliriz.

 

g) Kültürler arasında empati?

Ayrıca "yabancı" kültürlere muhafazakar-karşı muhafazakar penceresinden bakmak, sıklıkla yapmış olduğumuz karşılaştırmalar olan komünizm-kapitalizm, laiklik-şeriatçılık, iyi-kötü, olumlu-olumsuz karşılaştırmalarına karşı bizi daha bilinçli yapacaktır.

 

Yani karşımızdaki kapsamlı bir kültür ve alandır. Kendisini koruma mekanizmaları ve taktikleri vardır. Biz de tam olarak onun gibiyiz.

 

f) Kültürlerin gelişmezliği, insanlığın gelişmezliği, dünyanın gelişmezliği. Ve... Huzursuz Dünya

Ancak ikimiz de ikimizi aşmadıkça ikimize sıkışır kalırız, böylece ikimizin sorunlarına da sıkışır kalırız. Kimse adım atmak istemez, kimse feda etmek istemez; çünkü herkes hırslı bir güvensizliğin huzursuzluğunu yaşamaktadır.

 

h) Bir başka biz, bir başka uzlaştırıcı.

Çoğu toplumdaki ve kültürdeki bu "başka taraf olan" genellikle 3. olan uzlaştırıcı, aslında bizi 1.ye yani daha dürüst olan kendimize ulaştıran bir köprü olacaktır. Yani Allah'ı düşünerek elde ettiğimiz adalet, böylece kendimizin de istediği adalet olacak ve bununla beraber karşıdakiyle anlaşmış olacağızdır. Böylece düzenlenir ve rahatsızlığı hallederiz çünkü neredeyse bütün rahatsızlıklar karşı tarafla olan düzensizlik, rahatsızlık, güvensizlik ve nefret vb.den kaynaklanırdı.

 

i) Yozlaşı ve Özgürlük

Ayrıca bu karşı muhafazakar olma düşüncesi yozlaşıyı da çok iyi açıklıyor.

Yıllar içerisinde gelişmiş olduğunu iddia ettiğimiz özellikle modern düşünceler, "özgürlük adı altında" özellikle de çoğu akıl yürütmeyi göz ardı etti.

 

j) Bastırılmış bayağılık mı Bastırılmamış bayağılık Mı?

Aramızdaki birçok insan "Orta Çağ"  olarak adlandırılan düşünceleri çok mantıklı buluyor olabilir. Ancak "modern özgürlükçüler" tarafından sansüre uğrayacağını, "özgürlükçülerin lanetine" uğrayacağını düşüneceğini için ağzını açmaya bile endişe ediyor olabilir.

 

Demem o ki yanlışların aldatıcı gücünden korktuğumuzdan dolayı yanlış olarak varsaydığımız gerici dediğimiz düşüncelerden o kadar korktuk ki; bunun uğruna özgür düşünceyi, bir şeyin sebebini açıklamayı ve açıklamamayı, doğruluğu ve aklı umursamaz bıraktık hatta birçok aklı ve ağzı sakat bıraktık.

 

k) Uyaran Veren, Bariz ve Basit: Kıyafetler

Bunun en bariz örneği, rahatsız olanlar çıkacaktır, "kıyafetler" örneğidir.

Sırf kıyafetler politik bir anlam ifade etmiyor düşüncesinin doğruluğuna inandığımızı iddia ettiğimizden dolayı en basit gerçeklerden biri olan "bedenin uyarıcı oluşunu" göz ardı ettik.

 

l) Olamaz mı?

Bakın neler oldu? Ben de merak ediyorum. Sorgulayamaz mıyım? Şu özgür ifade dünyasında erkekler neden kadınların önünde söyleyemeyeceği şeyleri kadının arkasından söylüyor da buna kendi "ahlak"ları ve kendi uygun bulup uyguladıkları bakış açıları olarak kabul ederek varsayıyor?

 

m) Açıklamasız mı olmuş olacağız? Açıklamasızlıktan neyi bekleyebiliriz?

Daha bilinçli ve doğru bir dünya için, en azından açıklamaları arayan insanlar için; onların istediği açıklamaları vermeyecek miyiz? Onları açıklamasız bırakacak böylelikle aklı devre dışı bıraktıktan sonra akıldan bir beklentimiz mi olacak?

 

n) Yanlış mıyım?

Acaba bir yanlışım mı var? Ben bir laf ebesi miyim? Ben bir hatip miyim? Öyleyse nerede benim insanı kandırdığım ve aldattığım düşünceler? Onlar kendilerinin aldatıldıklarını açıklayabilir, onlara atmış olduğumu iddia ettikleri yalanları bana gösterebilirler mi?

 

Bence çoğu düşüncemiz, zamanla sakatlaştı.

 

Eymen Tapar

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski