KELİMELERİN ZEHRİ - HAVİN JİYAN FİDAN

KELİMELERİN ZEHRİ - HAVİN JİYAN FİDAN

 


Kelimelerin Zehri

 

   Söz gümüşse sükut altındır derler. Ancak bu her zaman böyle midir? Bazen sükut çaresizliktir, ne söyleyeceğini bilememektir, öfkeden dili tutulmaktır. İçimize attığımız, insanlara söyleyemediğimiz her kelime, her cümle beynimizin içinde dolaşır durur. Onlara engel olamayız, onlardan kurtulamayız ve yavaş yavaş içimizi çürütmeye başlarlar. Ağzımızdan çıkmayan her kelime bir parazit gibi beynimize yapışır. Adeta sinsi bir hastalık misali hissettirmeden, fark ettirmeden bizi öldürür. Bu süreç o kadar bilinçsizce gerçekleşir ki çoğu zaman bunu fark etmeyiz bile. Bize neler olduğunu merak ederiz. Hislerimiz ve düşüncelerimizde meydana gelen değişimlere anlam veremeyiz. Nedenini bulabilmek için geçmişe döner ve anılarımızı kurcalarız, ancak böyle bir değişime neden olabilecek bir olay bulamayız. Halbuki tüm bunlara sebep olan tek bir travma, tek bir olay değidir. Yılların birikmişliğidir, yılların sessizliğidir. Önemsiz gördüğümüz, söylemeye çekindiğimiz veya nasıl dile getireceğimizi bilmediğimiz için içimize gömdüğümüz her şey, içimizi yiyip bitirmiştir.

 

   Bizlere hep konuşmadan önce söyleyeceğimiz her şeyi dikkatlice düşünmemiz öğütlenir. Yerinde bir öğüttür bu; ağzımızdan çıkan sözlerin ağırlığı altında ezilebilir, sonrasında söylediğimiz her şey için çok pişman olabiliriz. Lakin eksik bir öğüttür. Çünkü susmadan önce de dikkatlice düşünmek gerekir. Söylemediğimiz sözlerin ağırlığı altında da ezilebilir, içimize attığımız her şey derin bir pişmanlık duyabiliriz. Kelimeler çok güçlü silahlardır. Hatta onlara zehirli oklar demek yerinde bir benzetme olur. Bu okları karşımızdaki insanlara fırlatıp fırlatmamak bizim elimizdedir. Kelimelerle insanların ayaklarını yerden kesebileceğimiz gibi, onlara dayanılmaz acılar da verebiliriz. Kullandığımız sözcüklerle bir insanın ruhunda açabileceğimiz yaralar, herhangi bir bıçağın o insanın vücudunda açabileceği yaralardan çok daha derin ve kalıcıdır bazen. Bu yüzden söyleyeceğimiz her harfi seçerken oldukça dikkatli olmalıyız. Bunu yaparken söylemeyeceğimiz her kelime hakkında da aynı dikkatle düşünebilmeliyiz. Çünkü haykırdıklarımızla insanların ruhlarında açtığımız derin yaraların benzerini susarak kendi ruhumuzda da açabiliriz. İçimizden çıkmak için çabalayan o gerçekler kolaylıkla aklımızı ve irademizi yok edebilir. Peki ya içimizdeyken bizi yiyip bitiren düşünceler, ortaya döküldüklerinde bir başkasını mahvedecekse? O zaman ne yapmalı? Ne zaman susmalı ve ne zaman konuşmalı? Bu hayatta hem kendimizi hem de başkalarını incitmeden yaşamanın bir yolu var mı? Yoksa böyle bir hayat için her türlü kötü duygudan ve düşünceden sıyrılmış, incitmek ve incinmenin ne olduğunu bilmeyen ilahi bir varlık mı olmak gerekiyor? Sussak ayrı dert, susmasak ayrı dert. Düşünebilmek ve konuşabilmenin bedeli bu kadar ağır olmamalıydı.


Havin Jiyan Fidan

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski