TUTARSIZLIK VE DÜŞÜNMEK
Bitmek bilmeyen düşünceler dolaşıyor zihnimde. Neden böyle bir hayatım var. Ne zaman yürümeye kalksam bir çıkmaz sokak; Ne zaman kafamı kaldırsam indirmem için hayatın gösterdiği olumsuz yanıtlar...
Bir yandan da alışmak istiyorum bu duruma.
Çünkü ne zaman bu zincirleri kırmak istesem, sırtıma yediğim hançerler yine aynı boşluğa sürüklüyor beni.
Benim de hayallerim vardı. Geleceğimi onun üzerine kurmak istediğim bir melek kız; elime almak istediğim bir meslek; arkamdan iş çevirmeyecek bir dost.
Çok değil be sevgili okur. Çok değil de bu yaşam bize bunları çok gördü.
Artık her şey monotonluğun üzerine kuruldu. Aynı şeyleri tekrar tekrar yaşıyoruz. Yaptıklarımızdan dersler çıkarıyoruz. Geçiyor seneler. yaklaşık 70 senelik ömrümüzü, kalbimiz de unutamadığımız bir şahsa, gerçekleşmeyen hayallerimize, bitmek bilmeyen dertlerimize adıyoruz.
Bu kadar tutarsızlık bana fazla geliyor. Monotonluğun yarattığı rutin dünyada, gün içerisinde en çok duyduğumuz nasılsın sorusuna, iyiyim yanıtıyla cevap verip, karanlık dünyamızda kaybolmaya devam ediyoruz.
Gecenin 3'ünde bir sokak lambasının altında beni bu yazıyı yazmaya teşvik eden bir hayatım var.
Sevgili okur;
Keşke bunları yazarken bütün trenleri rayına sokacak bir mucize olsa da kaleme aldığım bu yazıyı silerek, seni bu karamsar yazı dan uzak tutsam.
Ne yazık ki bu saatten sonra mucizelere de inanmıyorum. Bir umut beklesem de olmuyor. Bu beklenti yerine bütün olanları içime atıyorum.
Ama zaten bu duruma böyle gelmedik mi? İçimizde kalanları, anlatamadığımız olayları kimselere bahsetmeden, içimizde söndürmeye çalışarak, sonu gelmeyecek dertlerimize dert yanarak gelmedik mi?
Her zaman bu doğrultuda ilerledik fakat ne içimizdeki ateşler söndü. Ne de sonu gelmeyen dertlerimiz bitti.
Mezarımız kazıldı selamız okunmadı.
Çok defa öldük ama kimsenin haberi olmadı...