KLASİK BATI MÜZİĞİ
Klasik Batı Müziği, ya da daha yaygın kullanılan adıyla klasik müzik, eşsiz ezgileri ve yaratıcı besteleriyle yüzyıllar boyunca sanat camiasında saygınlığını korumuş bir müzik dalıdır. Müzik aletleri, bazen karşısında kelimelerin bile kifayetsiz kaldığı hislerimizi bir insan misali dile gelerek masalsı melodilere dönüştürür. Bazen bir kemanın tellerinden çıkan ezgi, bir piyanonun tuşlarından çıkan ses; ağzımızdan çıkan tüm sözlerden, yazdığımız onlarca paragraftan çok daha fazlasını ifade edebilir bizim için. Müzisyenlerin kafasının içinde birleşip bir kompozisyon haline gelen notalarda en derin arzularımızı, kimseyle paylaşamadığımız düşüncelerimizi buluruz. Peki sevenlerinin zihnini ve kalbini ele geçiren klasik müzik nedir ve nasıl ortaya çıkmıştır?
Klasik Batı Müziği, tarihçiler tarafından Orta Çağ’dan günümüze kadar olan dönemi kapsayan bir zaman diliminde incelenen, kökeni Antik Yunan müziğine dayandırılan bir türdür. Orta Çağ’da günlük hayattaki birçok şey gibi müzik de kilise ve sarayın kontrolü altındaydı. Kiliseye göre en kutsal çalgı insanın kendi sesi olmalıydı. Müzik; tek sesli, kutsal, Tanrı'ya adanmış, duaları kolay ezberletmeye yarayan, ayinlere tılsımlı bir ortam katan araçtı. Kilisenin çalınmasını uygun gördüğü tek çalgı orgdu ve o da yaygın kullanılmazdı. Bu nedenle Orta Çağ döneminde henüz çok sesli müzik gelişmemişti ve ezgiler, hepimizin aşina olduğu klasik müzik kavramından biraz farklıydı. Klasik Batı Müziğinde çok seslilik, Rönesans ile insanların hayatına girecekti.(1450-1600) Kelime anlamıyla yeniden doğuş olan Rönesans, Avrupa halkı için bir aydınlanma dönemidir. Bu dönemde insanlar yavaş yavaş kilisenin kurallarını sorgulamaya, sarayın ve kilisenin baskısından sıyrılmaya ve özgür düşüncenin peşinden ilerlemeye başlamıştır. Dolayısıyla sanatçılar da eserlerini bu düşüncenin etkisiyle üretmeye ve geliştirmeye de başlarlar. Rönesans ile başlayan yaşam sevinci ile oluşan danslar ve bu danslarda da çalgılar artar. Çalgılar yalnız eşlik etmekle kalmaz, vokal müzikten bağımsız bir çalgı müziği gelişir. Bu dönemde İtalyan besteciler müzikte egemenliği ele almışlardır. Rönesans müziğinde hümanizm (insancıl duygu ve düşünce) akımı kendini bestelerde göstermiştir. Üstelik bu dönemde Haçlı Seferleri vasıtasıyla Avrupa halkı matbaa ile tanıştığı için notalar basılmaya başlanmış ve böylece müzik daha geniş kitlelere yayılır hale gelmiştir. Haçlı seferleri farklı kültürlerin birbirini etkilemesinde ve yayılmasında da etkili olmuştur. Bunun sonucunda müzikte doğalı yansıtan akıcı, dans adımları taşıyan bir stil gelişir. Dans müziği,danslara eşlik eden çalgılar,dansın coşkusunu duyuran güçlü ritim ve dinsel yapıtlarda olduğu kadar din dışı yapıtlarda da zenginleşen armonik yapı, Rönesans’ın başlıca özelliklerdir.
Rönesans’ın ardından Barok dönem gelir.(1600-1750) Barok kelimesinin sözlük anlamı kıvrımlı, düz olmayan incidir. Bu kelime müzik yapıtları sınıflandırılırken Fransız yazar Noël-Antoine Pluche tarafından “kaba, biçimsiz” anlamında kullanılmıştır. Yazar Barok müziği fazla dolambaçlı ve ağdalı bulduğu için böyle bir tanım kullanmıştır. Lakin tanımındaki sözcük seçimi sizi Barok müziğin önemi konusunda yanıltmasın. Barok, en basit tanımıyla saray sanatıdır. Abartı, görkem ve ihtişam her sanat dalında olduğu gibi müzikte de kendini göstermiştir. Orkestralar genişlemiş, klavye kullanımı yoğunlaşmış ve çoğu bestede şarkı boyunca devam eden bir bas ezgisi kullanılmıştır. Barok müziğin en belirgin özelliklerinden biri vokal ve çalgısal güçlerin birleştiği ve karşı karşıya geldiği concertato stilinin ön plana çıkmasıdır. Barok Dönemin müzikteki başlıca büyük yeniliği 'fonksiyonel tonalite'nin (Majör ve minör kavramı) geliştirilmesidir. Bu dönemdeki besteciler ve çalgıcılar çok daha ayrıntılı ve incelikli ezgisel ve ritimsel süsler uygulamaya başlamışlardır.
Barok Dönemi Klasik dönem takip
eder.(1750-1820) Klasik stilin Barok stilden en büyük farkı, eserlerin çok daha
sade olmasıdır. Barok dönemi etkisi altına alan abartı, görkem ve ihtişam
yerini yalınlığa bırakmıştır. Barok Dönemi bitiren ve Klasik Döneme geçişi
sağlayan olay piyanonun icadıdır. Barok stilde büyük önem taşıyan klavyeli
çalgılar yavaş yavaş orkestradaki yerlerini piyanoya bırakmışlardır. Piyano
geniş ses aralığı sayesinde, adeta bulunduğu her parçada solist görevi görür olmuştur.
Bu dönemde senfoniler popülerlik kazanmıştır. Fransız İhtilali, Amerikan
Bağımsızlık Bildirgesi, Sanayi Devrimi gibi birçok tarihi olay diğer sanat
dalları gibi müzikte de etkisini göstermeye başladı. Hatta edebiyattan aşina
olduğumuz realizm kavramı müziğin de bir parçası haline geldi diyebiliriz.
Eskiden sadece saraylarda ve soyluların evlerinde gerçekleştirilen konserler,
ilk defa halka açık yerlerde verilmeye başlandı. Halkın her tabakasından insan
müzikle aşina olmaya başladı. Müzik daha büyük kitlelere ulaştığı için artık
görkem ve ihtişamdan ziyade açık anlatım ve kolay anlaşılırlık önem kazanmaya
başladı.
Romantik dönemde müzik büyük ölçüde kilise
ve sarayın etkisi altından çıkmış ve halka yayılmıştır.(1820-1900) Kalıplar ve
düzenler yıkılıp yerine daha özgür olan romantizm gelmiştir. Opera alanındaki
çalışmalar Wagner ile beraber doruk noktasına ulaşmıştır. Bireysel duygular
müziğe daha çok yansıtılmış, sanatçının daha özgür bırakılması ile farklı
stiller ve biçimler ortaya çıkmıştır. Ses rengi ve tınısı alanında bilimsel
araştırmalar artmış ve bu araştırmaların sonuçları müziğin olabilecek en iyi
şekilde icra edilmesine yardımcı olmuştur. Bu dönemin sonlarına doğru, normalde
“Almanya-İtalya-Fransa” üçlüsünün denetiminde olan müziğe ulusalcılık akımının
etkisiyle Doğu Avrupalı ve İskandinav besteciler de dahil olmuştur. Modern
Döneme geçildiğinde Romantizm akımını sürdürenler olduğu gibi müziğe yeni bir
yol çizen sanatçılarda olmuştur. Klasik müzik diğer müzik türleriyle
birleştirilmeye, karışık besteler yapılmaya başlanmıştır. Buna örnek olarak
George Gershwin’i verebiliriz. Kendisi klasik müzik ile cazı birleştiren
besteciler arasında en ünlüsüdür. Elektronik müzik akımının başlaması ile
klasik müzikte atonalite (dış sesler kullanımı) başlamıştır. Modern ya da
Çağdaş dönemin en belirgin özelliği sık sık değişen akımlar ve klasik müziğin
diğer türlerle olan etkileşiminin artmasıdır Günümüzde Krzysztof
Penderecki, Arvo Pärt,
Peter Machajdík
gibi besteciler de modern dönemi sürdürmektedirler.