DELİK
Geceyi karanlığına sığdırmış bir yosunlu duvara dayadığım yayı pas tutmuş, süngeri bejleşmiş, tahta başlıklı yatağımın denksizliğini vücudumun nasırlaşmaya yüz tutmuş uzuvlarında hissediyordum.
Benliğinin yeterliliğinin sorgulandığı hayatlardan sızdırmıştım yün yastığıma.
Sertliği kafamı yoklasa da yüksekliği zevklerimi tatmin ediyordu.
Varlıkla yokluk arasında sıkıştırılmış hiçliğimle örtmüştüm bedenimi(beni, vücudumu, ruhumu, düşüncelerimi).
İhanet eden piç sırıtışıyla dudaklarıma yön veriyordum.
Tek yudumunu tatmadığım kahvenin kokusu komidinimi aydınlatıyordu.
Nietzsche'den, Kant'dan çalıntı sloganlar asıyordum tavana.
Kirli pencereler odamı caddeye aralıyordu.
Hiç iz yoktu gecede, deliksizlik gökyüzünden kısır uykulara sarkıyordu.
Tanrının düştüğü delik, saç uçlarımı okşuyordu.