SON VE SONSUZLUK
Bazı filmleri izlemeden önce sonunda ne olacağını biliriz, tıpkı bir işe tekrar başlamadan önce başımıza nelerin geleceğini kestirebildiğimiz gibi... Ama yine de o filmi izleriz çünkü filmdeki sahneler, duygular ve hissettiğimiz huzur sonundaki mutsuzluktan ağır basar. Sırf o güzel sahneleri görebilmek, filmin içinde kaybolmak için sonunu bile bile izleriz.
Kimisi mutlu sonu görmek için sabırsızlıkla bekler,kimisi de onu nasıl bir sonun beklediğinden emin bir şekilde seyretmeye devam eder. Aslında düşüncelerimiz tam da bu şekilde yörünge değiştirir;
Mutluluğun ebedi olduğuna inananlar ve gerçek duygunun negatif yönlü olduğuna inananlar...
Bana soracak olsalardi mutluluğun da hüznün de baki olmadığını dile getirirdim. İnsanoğlu, her şeyi kalıplaştıran , hayata tek yönlü bakan ve en çok da kendi mutluluğunu kimi zaman ön plana atan bir varlıktır.
Severek okuduğum bir kitabın önsözünde yazar; "Kendini iyileştirmek istiyorsan yaralarının sahibini yok et,unut" demişti.
Peki bunu söyleyen de bir insanoğlu değil mi? O hâlde şu çıkarımı yapmak daha doğru olur; aslında son veya sonsuzluk diye bir şey yoktur. Bitiş noktası vardır, hiçbir şeyin baki olmadığını,bir gün bütün yaşananların tek bir nefesle son bulacağını dile getirmek bizim son veya sonsuzluk kavramını daha münasip bir biçimde açıklamamızda yardımcı olur. Ayrıca üzüntülerin,kırgınlıkların, heyecanların, mutlulukların ve daha birçok tarifi olmayan duyguların ebedi olmadığını yeryüzündeki bütün canlıların mutlak ve tek gerçek bir sonra ereceğini söyleyebiliriz. Hayat bir yanılsamadır aslında. Asıl olan sadece iki basamaktır. Başlangıç ve bitiş; yani doğum ve ölüm. Aradaki basamaklar bize ne gösterildiğiyle ilgili değil, bizim ne olmak istediğimizle ilgilidir.
Hayriye Çetinkaya