PİŞMANLIĞIN ZİNCİRLERİ
Dünya tarihinde pek çok büyük felaket görüldü. Binlerce insanı katleden diktatörler, hiç acıması olmayan komutanlar, işkenceciler ve seri katiller...
Halk tarafından "cani,vahşi" gibi sıfatlar ile anılsalar dahi kimi zaman onlar için aynı şey geçerli değildi.
Diledikleri şey ölümün verdiği hazzı yaşamaktı
Belki pişman oldular,belki de zevk aldılar? Sahi o hissi daha önce tatmışlar mıydı?
"Pişmanlık.."
Bir insanın geçmişteki davranışlarından hoşnut olmama duygusudur. İnsanın belirli bir eylemi yerine getirdikten sonra üzüntü, utanç, mahcubiyet veya suçluluk karışımı bir duygu hissetmesi; "Keşke öyle yapmasaydım!" , diye düşünmesidir.
Yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımız, bizim yaşam süremizde çizmemiz gereken yolu belirler. Çünkü asıl olan bizi biz yapan gerçeklerimizdir. Geçmişte başımıza gelen pişmanlıklar sadece yol ayrımlarımızı belirleyip ders çıkarmamızı sağlar.
Hayat acımasızdır. Kişinin pişmanlıklarına odaklanması mutsuzluğuna ve acı çekmesine neden olacağı gibi onu yaşam karşısında çaresiz kılar.
Bazen acının en dibe vurduğu yerdesinizdir. Ne ileri ne de geri tek bir adım atamazsınız. Çok ağlamak da fayda etmez pişman olduğunu dile getirmek de. Hayattır işte bu. Kessen kan akmaz denecek kadar acır canınız. Ve ağzınızdan tek bir cümle dökülmez artık. Çünkü bu sefer her şey bitmistir, pişmanlığın son evresidir.
Hayat, bir deneme ve yanılmadır. Her eylem işe yaramaz, bazen sadece dersi öğrenirsiniz. Bundan geriye sadece pişmanlıklar kalır. Önemli olan karşılaştığınız zorlukların sayısı değil, üstesinden geldiğiniz zorlukların sayısıdır. Çünkü bedelini ödediğiniz pişmanlıkların zincirleri bazen hiç duyulmayacak kadar hafif olur
Ve her insan kendisi olması karşılığında topluma bir bedel öder.
Az ya da çok ama mutlaka bir bedel.
Kimse bedelsiz kendi olamaz.
Bu bedel çoğu kez pişmanlıktır.
O zaman yaptıklarınızdan pişmanlık duymama kaidesiyle hayata nasıl bakmanız gerektiği de size kalmıştır.
Size göre bardağın yarısı boş mu, yarısı dolu mu..? Bir de bu yönden bakmak gerekir.