KÜÇÜK MUTSUZLUKLAR VE BÜYÜK SONUÇLARI
Gün
gelir devran döner ama bazı hisler, bazı anlar asla geri dönmez. O anlara, o
hislere takılı kalırız. Diğer her yavaş yavaş anlamını yitirmeye başlar. O an
sonsuza dek sürsün isteriz, o hisse bağımlı oluruz. Küçük adımlarla farkında
olmadan kendimizi mutsuzluğa sürükleriz. İçinde bulunduğumuz anın ve
yaşadığımız hayatın tadını çıkarmak yerine geçmişte yaşanmış bir olaya ya da
gelecekte yaşanabilecek senaryolara o kadar takılırız ki bizi mutluluğa
ulaştıracak olan kapıyı kendimiz kilitler ve anahtarı da belki de bir daha
ulaşamayacağımız bir yere koyarız. Tüm bunların en korkunç yanı ise çoğunlukla
bilinçsizce yapmamızdır. Elbette gerçekten çok zor hayatlar yaşayan insanlarda
var. O insanları sadece dinlemek bile tüylerimizi ürpertir, kendimizi onların
yerine koyup empati bile yapmak istemeyiz ve insanların travmalarını nasıl
atlattığına hayran kalırız. Hatta bazen onlar adına, onlardan daha çok üzülür,
kendimizi kahrederiz. Yalnızca kendi yaşantımıza üzülmekle kalmayıp
başkalarının yaşantılarında da bizi üzecek detaylar bulabiliyoruz. Peki mutsuz
olmak bu kadar kolayken mutlu olmak neden bu kadar zor?
Eminim herkesin bu soru için binbir farklı cevabı vardır, hatta belki de
bu cevapların çoğu mantıklıdır ancak yine de hiçbir şey bu durumun can
sıkıcılığını benim gözümde azaltmıyor. Mutluluğa ulaşmak -ki burada mutluluğa
ulaşmanın neyi ifade ettiği ve mümkün olup olmadığı bile sayfalarca
tartışılabilir- bu kadar zorken o mutluluğun elimizden kayıp gitmesinin bu
kadar kolay olması, en küçük ve anlamsız kuruntunun bile beynimizin içinde
dönüp dolaşarak günümüzü mahvetmesi birçoğumuzun hayatını trajikomik hâle
getiriyor. Hayat bazen önümüze boyumuzu aşan zorluklar çıkarabiliyor. Ancak
çoğu zaman ışığı görmek için biraz parmak uçlarımızda durmamız gerekirken
bizler dizlerimiz üzerine çöküyor ve o zorluğun gözümüzde daha da büyümesine
neden oluyoruz. Küçük şeylere tutunup göğe ulaşabilecekken yine aynı derecede
küçük şeylere takılıp bizi yeryüzünde tutmasına izin veriyoruz. Acaba gerçekten
küçük şeylerle mutlu olmak mümkün mü? Mümkünse insanların bahsettiği kadar
kolay mı?
Bana
göre küçük şeylerle mutlu olmak mümkünse bile pek kalıcı bir çözüm değil. Evet,
insanların hayatını güzelleştirmesi ve perspektiflerini değiştirmeleri için
harikulade bir adım ancak korkarım ki yapıcı olduğu kadar yıkıcı da bir yöntem
olabilir. Bunu Zülfü Livaneli’nin şu sözüyle açıklayabilirim : “Küçük şeylerle
mutlu olabilen insanlar daha mutsuzdur genelde. Çünkü karşı tarafın o ufacık
şeyleri bile yapmaması çok üzücü bir durum.” Bu söz herkes için geçerli
olmayabilir. Sonuçta her insan birbirinden farklı ve özeldir. Lakin kendimi
öyle hayal ettiğimde küçük şeylerle gelen mutluluğun getirdiği kaçınılmaz kederin
beni pençeleri arasına aldığını görür gibi oluyorum. Dizlerimin üstüne çöküp
“Ben çok mu şey istedim? Neden insanların çok daha büyük istekleri gerçek
olurken benim küçük mutluluklarım da elimden alınıyor?” diye haykırdığımı hayal
edebiliyorum. Gerçekleştiğinde insanı çok mutlu eden o küçük şeylerin gerçekleşmediklerinde
insanı eşit derecede üzebileceği gerçeği beni biraz ürkütmüyor değil. Belki o
küçük mutluluklar ve hazların yokluğu beni travmatize etmez ama kalbimi kırar.
Kim bilir? Şu an bile bu nedenlerle kalbi kırılan insanlar hayata, evrene veya
inandıkları yüce varlıklara isyan ediyor olabilirler. Kim bilir? Belki de
mutluluk kendimizi iyi hissettiğimiz nadir anları tarif etmek için uydurduğumuz
ve asla ulaşamayacağımız bir yalandan
ibarettir. Ama sonunda yaşayabilmek, hayata tutunabilmek için bir şekilde
kendimizi mutlu etmenin bir yolunu bulmamız gerekiyor.