DİLEMMA
Ulaşılması ve vazgeçilmesi en zor nimetin sükûnet olduğunu anladım galiba. Tamam, zenginlere merhamet duyacak kadar güçlü değilim hala, fakat sayıların artışındaki boşunalığın eşiğini görebiliyorum. Bir yazardan öğrendiğim kadarıyla, yeşil bankotlar kamuflajdan başka bir şeye yaramıyor. Aptallığı, beceriksizliği, acizliği , yalnızlığı kamufle ediyorlar... Ayrıca, yetimlik, zaman aşımına uğramaz , haddizatında yetim olmayanlar da yetimliğe doğru seyreder. Yani kimsesizlik, kimsenin tekelinde değildir: kâinat ve tarihin bekleme salonunda biraz soluklanıyoruz, çoğunlukla da adımız anonslanmadan kainata ve tarihe gömülüyoruz...
Ve hepimiz biliyoruz: dostlarımız bir caddenin kenarında alevler içinde yanarken , karşıya geçip üstümüze işemeye üşenen kimselerdir.
Demem o ki, insan sevgisiyle dolu biri değilim. Dolmam da gerekmez. Yine de centilmenliği dürüstlüğe tercih ederim. Dürüstlük çoğunlukla kibre varır. Centilmenler , kindarlığın ve fevriliğin intikamla bağdaşmadığını bilirler.
Bütün bunları biraz da sıkılarak anlatıyorum. Çünkü çağımızda, Bir şey anlatmanın önemi kalmadı. Sır dönemi kapandı. Alenilik salgını yüzünden medyatik ifşaat ve teşhir çılgınlığı yüzünden, monotonluğun sistemleştirilmesi yüzünden... her şey otomatikman pornografikleşti. Şeffaflığın ilkeselleştirilmesi de yapılan işlerin faziletliliğine duyulan güvenin açığa çıkmasını kolaylaştıracağı yerde, arsızlığın rahatça ilanına vardı. Merak preslendi, bereketini yitirdi. Her şey uluorta olunca sebepsizlik ve sonuçsuzluk Neşet etti ve kanıksandı. Görünmek de, sallanmak da büyük birer mesele haline geldi. Meşhur mu oldunuz, demek ki yanlış anlaşıldınız. Kayıplara mı karıştınız, bu sizin sorununuz.